TAI teknisyeninin şüpheli ölümü Güncelleme:28 Ocak 2012 13:05

TAI teknisyeninin şüpheli ölümü
ASELSAN mühendislerinin şüpheli ölümleri tartışılırken benzer bir olay da Türk Havacılık ve Uzay Sanayi'nde yaşandı
Güncelleme:28 Ocak 2012 13:05
Ankara, korkunç bir ölümle sarsıldı. Şüpheyle birleşen ölüm, geçtiğimiz Perşembe günü yaşandı. TAİ (Türk Havacılık ve Uzay Sanayi) çalışanı olan makine teknisyeni Duran Kumtepe, sabah Eryaman'daki evinden çıktı. Bu sırada eşine "Emekli olmaya gidiyorum" dedi.
Akşam eve gelmeyince eşi Songül Kumtepe, polise haber verdi. Yapılan araştırmada Duran Kumtepe, aracının içinde av tüfeğiyle karnından vurulmuş halde bulundu. Takvim'in haberine göre, üzerinden çıkan kağıtta ise "Tek sorumlu benim, ruhsal dengemi koruyamıyorum, kimsenin suçu yok" yazıyordu. Yakınları Kumtepe'nin TAİ'de bir arkadaşıyla kavga ettiğini ve günlerdir moralinin bozuk olduğunu söyledi. Polis konuyla ilgili soruşturmayı sürdürüyor.
Teknisyenin şüpheli ölümü

UNUTTURA UNUTTURA BİR CAN DAHA ALDILAR TÜRKİYENİN GELECEYİNİ YAVAŞ YAVAŞ CALIYORLAR VE TÜRK MİLLETİ UYUMAMAYA DEVAM EDİYOR

TÜBİTAK'TA SIR ÖLÜM!

TÜBİTAK uzmanı Ercan Kuruoğlu, TSK için gizli bir proje yürütüyordu, ekibiyle birlikte Susurlukvari bir kazaya kurban gitti. Eşi isyan ediyor: Araştırın!.. Ercan Kuruoğlu Bilkent Üniversitesi Elektronik Mühendisliği bölümüne ÖSS'de Türkiye derecesi alarak girdi. 1997'de TÜBİTAK'ın Ulusal Elektronik Kriptoloji (Şifreleme)Araştırmaları Enstitüsü'ne girdi. Kuruoğlu, bir başka TÜBİTAK görevlisi ve bir yüzbaşı ile son olarak 15 Temmuz 2004 gecesi önemli bir cihazı Gelibolu'da TSK'ya teslim ettiler. Gebze'ye dönerken Susurluk benzeri bir kazada hayatlarını kaybettiler. Acılı eş Umay Kuruoğlu, eski Bakan Ramazan Mirzaoğlu ve Kuruoğlu'nun babası Niyazi Kuruoğlu, kazayla ve ölümle ilgili birçok şüpheyi gündeme getiriyor. İşte ailenin kazayla ilgili kuşkuları: Kayınpeder Mirzaoğlu: TÜBİTAK'ın açıklamasına göre Genelkurmay için bir proje veya bir silah ya da cihaz geliştirilmiş. Bu aleti denemek için Gelibolu'ya gitmişler. Dönüş yolunda saman yüklü bir traktöre minibüs çarpıyor. 12 saat sonra oradaydık. Hastanede TÜBİTAK'tan kimseyi bulamadık. Cenaze törenine de sadece Genel Sekreter geldi TÜBİTAK'tan. Telefon bile açmadılar. Basit bir trafik kazası olarak görmüyorum. Bilim adamlarının hepsi ölürken şoförün burnunun bile kanamadan çıkması bende derin bir şüphe uyandırıyor. Yaptıkları görev çok önemli bir görev. Genelkurmay için geliştirdikleri bir aleti götürüyorlar. Böyledir demiyorum ama belki şoförle olayın bir bağlantısı var, araştırılsın istiyorum. Bir bilgisayar yani lap top var dediler. Önce ortadan kayboldu. Sonra TÜBİTAK 'Bizde, kırılmış' açıklaması yaptı. Şoför, önce karşıdan gelen Mercedes'i 'Görmedim' diyor. Sonra 'Kaçmaya çalıştım' diyor. TÜBİTAK ısrarla sıradan basit bir kaza açıklaması yaparak olayı örtbas eder gibi davranıyor, haddini aşan açıklamalarda bulunuyor. Eş Umay Kuruoğlu: TÜBİTAK çok suçlu. Suikast iddialarından sonra 'Bunları kim çıkarıyor, mahkemeye gideceğiz!' diyorlar. Oysa biz merak ediyoruz, bu konu soruşturulmadan ikna olmayacağız. Çünkü şüphelerimiz var. Onlar nasıl kestirip atıyorlar? Baba Niyazi Kuruoğlu: Normal bir kaza gibi görünüyor. Ama burası Türkiye her şey düşünülebilir. Konunun iyice araştırılmasını sonucun ortaya çıkmasını istiyoruz. İnsan şüphelere kapılıyor. Ben zaten Cumhurbaşkanına, Başbakan ve Meclis başkanına mektup yazdım. Konunun soruşturulmasını istedim. Ama bir şey çıkmadı. Avukat Uğur Amasya: Garip bir kaza. Mesela o köyde adamın kullandığı traktörün plakasının 34 olması dikkatimi çekiyor. Ondan sonra TÜBİTAK'ın aracında dört kişi var. Üçü ölüyor. Şoförde çizik dahi yok. Kazanın oluş şekli enteresan. Mercedes'in şoförüyle ve resmi aracı kullanan şoför Sezer Soysalla da konuştum. Biri 80'le gidiyorduk, biri 90'la gidiyorduk diyor. Araç bu hızla çarpıyor. Mersedes sürücüsü Kemal Sevim isimli İstanbul'da oturan bir vatandaş. 2 duruşmaya da gelmedi. TÜBİTAK bize yardımcı değil, köstek oluyor. Kendileri araştırmıyor. Araştırmamızı da abes buluyorlar. Başından beri böyle bir garip tutumları var. İşte kuşkular * Şoförün burnu bile kanamadan çıkmasına rağmen üç kişinin ölmesi. * Traktörün 34 plakalı olması... * Yol müsaitken şoför neden Mersedes'in üzerine sürdü? * Şoförün ifadesindeki çelişkiler... * Minibüsteki dizüstü bilgisayarın akıbetiyle ilgili çelişkili açıklamalar... * Minibüsün plakasının kazadan sonra değiştirilmesi... * Ekibin gizli ve kritik bir görev yapıyor olması... VATAN

BİLİM ADAMLARININ SIR ÖLÜMLERİ???1-TARİH: 14 Temmuz 2004 YER: Çanakkale-Gelibolu

1-TARİH: 14 Temmuz 2004 YER: Çanakkale-Gelibolu OLAY: TUBİTAK'ta görevli 3 bilim adamı, traktörle çarpışan mibibüste can verdi. Minibüs, karanlıkta ışıklarını yakmadan giden saman yüklü traktöre arkadan çarptıktan sonra, savruldu ve karşı şeritte son sürat gelen bir mercedes ile çarpıştı. Hurdaya dönen araçtan Ercan Kuruoğlu (31), Mustafa Aktekin (54) ve Yücel Kenter'in (32) parçalanmış cesedi çıkarıldı. KRİPTO CİHAZINI DENEDİLER TUBİTAK'ta 'güvenlik konusunda stratejik araştırma' yapan bu üç isim, Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü'nde geliştirilen bir askeri cihazın, Çanakkale'de yapılan denemesinden dönüyordu. Cihaz, gizli bilgilerin güvenli şekilde korunması için geliştirilmişti.

2-TARİH: 2006 - 2007??? YER: Ankara

2-TARİH: 2006 - 2007 YER: Ankara OLAY: ASELSAN'da görevli 3 genç mühendis esrarengiz şekilde canlarına kıydı. MAKİNA Mühendisi Hüseyin Başbilen (30), 7 Ağustos 2006'da Pursaklar yolunda aracının içinde bileği ve boğazı kesilmiş, Elektrik Mühendisi Ünsem Ünal (30), 17 Ocak 2007'de Eymür Gölü kıyısında başından vurulmuş halde ölü bulundu. DOST-DÜŞMAN AYRILACAKTI ELEKTRİK Mühendisi Evrim Yançeken (26), Batıkent'teki oturduğu binanın 6. katından atladı. ASELSAN'da, savaş uçaklarının dost-düşman ayrımını yapan sisteminin millileştirilmesi üzerinde çalışan 3 mühendisin ölümü kayda intihar olarak geçti.

3-TARİH: 30 Kasım 2007 YER: Isparta-Keçiborlu

3-TARİH: 30 Kasım 2007 YER: Isparta-Keçiborlu OLAY: Boğaziçi ve Doğuş üniversitelerinden 6 bilim adamı, düşen uçakta öldü. ATLASJET'in Türbetepe'ye kuyruğunu çarparak parçalanan uçağındaki 57 kişi arasındaki Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Engin Arık, Doğuş Üniversitesi'nden Prof. Şenel Boyda ve Doç. İskender Hikmet ile 3 genç asistanları dikkat çekiciydi. PETROLE ALTERNATİF ENERJİ HEPSİ fizikçiydi, Prof. Arık, nükleer enerjinin temelini oluşturan parçacık fiziği konusunda dünya çapında bir isimdi. Ve en önemlisi Türkiye'de bol bulunan toryumu, petrole alternatif enerji kayanağı olarak gösteriyordu.

3 olay 3 sır!

3 olay 3 sır! Isparta uçağına binen bilimadamlarının ölümü akıllara Aselsan'daki 3 mühendisin sır intiharlarını ve TÜBİTAK'ta stratejik çalışmalar yapan kişilerin ölümlü kazasını getirdi ISPARTA'da düşen Atlasjet uçağıyla ilgili ilk resmi raporda hemen her şeyin normal çıkması, farklı senaryoları yeniden kamuoyu gündemine taşıdı. 57 kişinin hayatını kaybettiği kazayla ilgili tek sorunun 'rotadan sapma' olduğu belirtildi. İçinde çok önemli projelerde görev yapan bilim adamlarının bulunduğu uçağın sır dolu düşüşü, akla daha önce yine stratejik projelerde çalışan mühendis ve uzmanların ölümünü hatırlattı. Her biri önemli projelerde görev yapan Aselsan ve TÜBİTAK'taki bilim insanları da kayıtlarda 'kaza' ve 'intihar' olarak yer alan çeşitli olaylarla aramızdan ayrılmış; ardında cevapsız sorular kalmıştı. Aynı sorular, uçak kazasıyla ilgili ilk resmi raporun ardından bugün yine soruluyor:

STRATEJİK ÇALIŞMALAR

STRATEJİK ÇALIŞMALAR İlk olay 14 Temmuz 2004'te yaşandı. Gelibolu yakınlarında yaşanan bir kazada, Yücel Kenter (32) ve Ercan Kuruoğlu (31) hayatını kaybetti. Ağır yaralı Mustafa Aktekin (54) ise hastanede yaşamını yitirdi. Görünürde, hemen her gün görülen trafik kazalarından biri olarak olay kayıtlara geçti. Ancak, hayatını kaybedenlerin kimlikleri ortaya çıktığında binbir türlü senaryolar tartışıldı. Zira ölenlerden, Devlet eski Bakanı Ramazan Mirzaoğlu'nun damadı Ercan Kuruoğlu ile Mustafa Aktekin, 'ulusal güvenlikle ilgili stratejik çalışmalar yapan' iki isimdi. Yüzbaşı Kenter de, TÜBİTAK'ın, Kara Kuvvetleri ile ortak yürüttüğü bir projede görevliydi. Üç isim, TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü'nde geliştirilen askeri bir cihazı denemek için Çanakkale'ye gitmişler ve dönüyorlardı. Cihaz, gizlilik dereceli bilgilerin korunması konusunda üretilmişti.

İNTİHARLAR ZİNCİRİ

İNTİHARLAR ZİNCİRİ ASELSAN'da da 3 sır intihar yaşandı. İlki 7 Ağustos 2006 günü meydana geldi. ODTÜ mezunu Makina Mühendisi Hüseyin Başbilen (30), Pursaklar yolunda otomobilinde bileği ve boğazı kesilmiş halde ölü bulundu. Başbilen'in 'Elveda' başlıklı mektup bırakarak intihar ettiği öne sürüldü. İkinci isim, yine ODTÜ mezunu olan ve ASELSAN'da bir süre çalıştıktan sonra görevinden ayrılan ve Miteks adlı savunma şirketinde görev yapan Elektrik Mühendisi Ünsem Ünal'dı (30). 17 Ocak 2007 günü Ünal, Eymür Gölü kenarında ölü bulundu. Kafasından tek kurşun almıştı. Olay, intihar olarak kayıtlara geçti. Üçüncü olay ise, 26 Ocak 2007 günü Batıkent'te oturduğu binanın 6. katından atladığı belirtilen yine ODTÜ mezunu Elektrik Mühendisi Evrim Yançeken'di (26). ASELSAN'da görev yapan Yançeken'in psikolojik sorunları olduğu ve intihar mektubu yazdığı belirtildi. Ve son olay... 30 Kasım günü Atlasjet'in uçağı düştü. Uçakta ölen bilim adamları, yine farklı senaryoları gündeme getirdi. Bir yanda incelemeler sonucu ortaya çıkan resmi belgeler, diğer yanda bitmek bilmeyen iddialar. Kamuoyu, olaylar hakkında inceleme ve davaların sonucunu bekliyor.

DÜŞEN UÇAKTA Kİ ESRARENGİZ BAĞLANTI

Dan Brown’un “Melekler ve Şeytanlar” kitabında yazanlar, uçak kazasıyla ilgili kuşkuları arttırdı. Düşen uçakta yaşamını yitiren değerli bilim adamı Prof. Dr. Engin Arık, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyesiydi. Prof. Dr. Engin Arık, Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ ile Doç. Dr. İskender Hikmet, ‘Da Vinci Şifresi' adlı kitabın yazarı Dan Brown'un yazdığı ‘Melekler ve Şeytanlar' adlı kitapta adı geçen dünyaca ünlü Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN'deki CAST (Cern Axion Solar Telescope) deneyinde çalışmışlardı. Dan Brown Meletler ve Şeytanlar adlı kitabında gizli ölümcül bir silahdan söz ediyor, tarihi, gizemli sırları, tarikatları, dinle bilimin çatışmasını ve bilim adamlarını tek tek yok eden gizli bir örgütü anlatıyordu.

SANAYİDEN ASKERİYEYE BÜYÜK BİR TEKNOLOJİ LABORATUVARI ÜZERİNE ÇALIŞIYORDU

SANAYİDEN ASKERİYEYE BÜYÜK BİR TEKNOLOJİ LABORATUVARI ÜZERİNE ÇALIŞIYORDU Konuk meslektaşlarının cenazelerini teşhis etmek üzere enkaz bölgesine giden Süleyman Demirel Üniversitesi Fizik Bölümü Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Abdullah Kaplan, “Üzerinde çalıştığımız konu; büyük bir teknoloji. Laboratuvar Ankara'da kurulacak. Parçacıkları hızlandırarak yüksek enerjili ışın oluşturulacak. Bu projeden, sanayiden askeriyeye kadar 232 küsur alanda yararlanılabilecek” dedi. DAN BROWN'UN KİTABINDAN ÇOK MEMNUNDU Hürriyet Dış haberler Müdürü Ayşe Karasu, geçtiğimiz Mart ayında yaptığı röportajda, Prof. Dr. Engin Arık'ın romandan memnun olduğunu söylüyordu. Engin Hoca, Geçtiğimiz Mart ayında CERN’deki “yeraltı parçacık dünyasını”, ATLAS dedektöründeki Büyük Patlama’dan çıkacak sürpriz parçacıkları, dördüncü kuark ailesini ve tabii ki Higgs parçacığını anlatıyor. Ancak bir eksik var. “Neden bir Avrupa ülkesi olarak Türkiye, CERN’e üye olmuyor? Türkiye atılım yapsa 15 yılda bilim ve teknoloji ülkesi olur” diyordu.

CERN NEDİR?

CERN NEDİR? CERN Avrupa'nın bilim alanında Rusya ve ABD ile liderlik mücadelesini yürüttüğü laboratuvar. CERN II. Dünya Savaşından sonra Avrupa'nın 12 Avrupa ülkesinin ( Belçika, Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, İtalya, Norveç, Yugoslavya, ve Yunanistan) işbirliği ile 1954 yılında kuruldu 6500 BİLİMADAMI Merkezi, İsviçre ve Fransa sınırında yer alan ve Cenevre şehrine yakın olan CERN, dünyanın en büyük parçacık fiziği araştırma laboratuvarıdır. Yaklaşık 80 ülkeden 500 üniversiteyi temsil eden 6500 civarında ziyaretçi bilim insanı (dünyadaki parçacık fizikçilerinin yarısı) CERN'e gelerek kendi araştırmalarını gerçekleştirmektedir. Nobel ödüllerini de içeren önemli keşiflerin yapıldığı bir merkezdir. “WWW” CERN'DE DOĞDU Bugün dünyadaki bilgisayar iletişiminin kalbi olan World Wide Web, CERN'de bilgisayar programcısı olan Tim Berners-Lee 'nin “ HTML “ adlı bilgisayar dilini bulup geliştirmesiyle oluşmuştur.

KARADENİZ'İN SIRRI

KARADENİZ'İN SIRRI Son yıllarda ‘yüksek yoğunluklu psikolojik harekata’ maruz kalan Karadeniz’de ilginç olaylar yaşanıyor. Nisan’da 3 Fransız kayakçının bölgede şüpheli biçimde kaybolmasının ardından, geçtiğimiz gün de İran’a giderken rotasını şaşıran uçak dağa çakıldı. Bölgede yabancıların karıştığı esrarengiz kazalar çoğaldı Ajan olduğu sanılan İngiliz M. Newman pilot ve Pakistanlı emekli general B. Bhango öldü. 15 Nisan’da İstanbul’dan kiraladıkları helikopterle Trabzon’a gelen esrarengiz Fransızlar, mahsur kaldıkları dağda kurtarıldıktan sonra ortadan kayboldular. Karadeniz’de neler oluyor! Son aylarda Trabzon çevresinde tam da istihbarat uzmanlarının “ajan kaynıyor” dediği bir dönemde esrarengiz kazalar meydana geliyor Nisan’da üç Fransız kayakçının bölgede kaybolmasının ardından, üç gün önce de İran’a giderken rotasını şaşıran bir uçak yere çakıldı Karadeniz bölgesinde özellikle de Trabzon civarında son aylarda esrarengiz olaylar yaşanıyor. Nisan ayında üç Fransız’ın içinde bulunduğu helikopterin düşmesinin ardından, üç gün önce de yine aynı bölgede tek motorlu bir uçak düştü. İstihbarat uzmanları, Karadeniz Bölgesi’nin son yıllarda ‘yüksek yoğunluklu psikolojik harekata’ maruz kaldığını ve bu esrarlı olayların sıradan kazalar olmadığını belirtiyor. Üst üste meydana gelen olaylar uzmanları haklı çıkaracak nitelikte. İran’ın Tebriz Kenti’ne gitmek üzere 13 Mayıs günü saat 09.31’de Trabzon Havalimanı’ndan havalandıktan sonra radardan kaybolan tek motorlu özel uçağın enkazı dün bulundu. Uzungöl’ün 15 kilometre kuzeybatısında bulunan enkazda yapılan araştırmada uçağın pilotu İngiliz Mihiael Newman ve yolcu Pakistanlı B. Bhangoo’nun kazada öldüğü anlaşıldı. Pakistanlı B. Bhangoo’nun emekli general olduğu belirtildi. Polis izliyordu.. Mihiael Newman ile B. Bhangoo’yu Trabzon’da polisin izlediği ifade edildi. İkilinin kaldığı Nur Otel’in işletmecisi Oktay Sağır şunları söyledi: “Kentte gezecekleri yerler konusunda ben yönlendirdim. 3 gün kalmayı planlamıyorlardı, ancak kenti çok sevdiler. Pakistanlı turisti günde 10’a yakın kişi telefonla aradı. Ayrıca faks trafiği de oldu. Onun dışında ciddi bir adli takip de söz konusuydu. Kaza olunca, insanın aklına bir sürü soru geliyor.” Ankara’dan İran’ın Tebriz kentine gitmek üzere yola çıkan İngiltere vatandaşı Mihiael Newman ile Pakistan uyruklu B. Bhangoo’nun bulunduğu Sky Arrow 650T model uçak, yakıt ikmali yapmak üzere 10 Mayıs’ta Trabzon Havalimanı’na inmişti. 15 Nisan tarihinde Uzungöl’de yine benzer bir olay meydana gelmişti. Heliski sporu için Trabzon’a geldiği öne sürülen üç Fransız İstanbul’dan kiraladıkları helikopterle kaza yapmıştı. Şaibeli davranışlar Kazadan kurtulan 3 Fransız kayakçının (Anthony Nocellin, Laurent Cottez ve Clement İribarves) kazanın ülkelerinde duyulmaması için basından yüzlerini saklaması akıllara soru işaretleri getirmişti. Bu arada kazadan sonra Fransız turistlerin istihbarat birimleri tarafından sorgulandığı belirtilmişti. Bu arada 15 Ocak 1995 tarihinde de, Bolu Kartalkaya’da ortadan kaybolan ve aradan 10 gün geçtikten sonra bulunan Amerikalı yarbay Micheal Roland Coulliard ve oğlunun hangi amaçla bölgede bulundukları konusunda kamuoyuna net açıklamalar yapılmamıştı. Kayboldukları bölge, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önemli unsurlarından Bolu Komando Tugayı’nın yakınları idi. Yarbay’ın yakalandıktan sonra çelişkili ifadeleri de, kuşkuları artırmıştı. Trabzon’dan Tebriz’e gitmek üzere havalanan, ancak daha sonra haber alınamayan özel uçağın enkazı, Köprübaşı ilçesine bağlı Vizera ve Sıcakoba yaylaları arasındaki yüksek bir kesimde bulundu. İngiliz pilot Mihiael Newman ve Pakistanlı General B. Bhangoo’nun cesetleri Trabzon Adli Tıp’a gönderildi. Basından yüzlerini sakladılar 15 Nisan tarihinde Trabzon’a gelen üç Fransız İstanbul’dan kiraladıkları helikopterle kaza yapmıştı. Kazadan kurtulan Fransızlar, kazanın ülkelerinde duyulmaması için basından yüzlerini saklaması akıllara soru işaretleri getirmişti.

EVRENİN SIRRINI ARAŞTIRIYORDU

EVRENİN SIRRINI ARAŞTIRIYORDU Isparta'daki elim kazada kaybettiğimiz Prof.Dr. Engin Arık'ın üzerinde çalıştığı “Atlas” evrenin nasıl oluştuğu ve bunun sırları ile ilgili. DAN BROW'UN KİTABI “MELEKLER VE ŞEYTANLAR”DA NE ANLATILIYORDU? Çok eski gizli bir kardeşlik örgütü. Dünyayı yok edecek ölümcül yeni bir silah, akıl almaz bir hedef. Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon efsanevi gizli örgüt Illuminati'nin -Galileo zamanından beri Katolik Kilisesi'nin bağnaz inançlarını lanetleyerek bilimin yararlarını yücelten- hala faaliyette olup cinayetler işlediğini öğrenince şok geçirir. Parlak bir fizikçi olan Leonarda Vetra cinayete kurban gitmiştir. Tek gözü oyulmuş ve göğsü örgütün sembolüyle dağlanmıştır. Bilim adamının son buluşu güçlü ve çok tehlikeli enerji kaynağı karşımadde çalınmış ve yeni Papa seçiminin gerçekleşeceği gün Vatikan Şehri'nin altına saklanmıştır. Langdon, Vetra'nın meslektaşı ve aynı zamanda kızı olan Vittoria ile medeniyeti yok olmaktan kurtarmak amacıyla Roma sokaklarında, kiliselerde ve katakomplarda soluk soluğa koşuşturarak 400 yıllık izi sürerek Illuminati'nin izini bulmaya çalışırlar. Brown bu romanda tıpkı bir hokkabaz gibi havaya yüzlerce top fırlatıp hiçbirini yere düşürmeden okuyucuyu inanılmaz bir gerileme sürüklüyor.

Esrarengiz kayakçılar

Yetkililer helikopterin uçuş izninin olmadığını açıkladılar. Esrarengiz uçuş Trabzon’da düşen helikopterden sağ kurtulan Fransız kayakçıların, görüntü vermemek için yüzlerini gizlemeleri kafaları karıştırdı Kazanın ardından kayakçılar, Uzungöl beldesindeki İnan Tesisleri’ne getirildi. Kaza yerinde ve getirildikleri tesislerde basına görüntü vermek istemeyen kayakçılar, yüzlerini böyle sakladılar. Trabzon’un Uzungöl beldesinde Fransız kayakçıları taşıyan helikopterin düşmesinin ardından yaşanan gelişmeler, kafalarda soru işaretleri yarattı. Kazadan sağ kurtulan Fransız kayakçılar Mocellin Anthony, Cottaz Laurent ve Clement İribarnes, bölgeye heliski sporu (helikopterle kayak) yapılabilecek alanları belirlemek üzere bölgeye geldiklerini belirttiler. Ancak kayakçıların yüzlerini şapkaları ve çantalarıyla gizlemeleri, görüntü vermek istememeleri şüphe uyandırdı. Kayakçıları, Fransa’da yaşayan Türk işadamı Metin Beyazyüz’ün getirdiği öğrenildi. Bu arada gazetecilere sert tepki gösteren Fransız kayakçıların, helikopter kazasının ülkelerinde duyulmasını istemedikleri ve kariyerlerinin zarar görmesinden korktukları öğrenildi. Başka niyetler mi var? Kayakçılar her ne kadar “Heliski sporu yapılabilecek alanları incelemek üzere geldik” dedilerse de, izinsiz uçuş yapmaları ve sessiz-sedasız hiç bir yetkiliye haber vermeden bu işe kalkışmaları ister istemez “Acaba bu bölgede başka niyetler mi var?” sorusunu akla getiriyor. 1995 yılında benzer bir olayın yaşanması nedeniyle soru işaretleri giderek artıyor. 15 Ocak 1995 tarihinde, Bolu Kartalka-ya’da ortadan kaybolan ve aradan 10 gün geçtikten sonra bulunan Amerikalı yarbay Micheal Roland Coulliard ve oğlunun hangi amaçla bölgede bulundukları konusunda kamuoyuna net açıklamalar yapılmamıştı. Bunlar pazarlamacı Yarbay ve oğlunun kayboldukları bölge, Bolu Komando Tugayı’nın yakınınında bir yerdi. Yarbay’ın yakalandıktan sonra çelişkili ifadeleri de, kuşkuları artırmıştı. Öte yandan Uzungöl Belediye Başkanı Mehmet Nuri Alibeyoğlu, “İki ay önce bu Fransız kayakçılar bana geldiler, bu alanda kayak yapmak istediklerini söylediler. Ben doğal hayatın etkilenmemesi için izin vermedim. Bunların niyeti kayak yapmak değil, alternatif kayak sporu yapmak için kar kalitesini görüp pazarlamak isti-yorlar. Yaptıkları yasal değil” dedi. Geçtiğimiz pazar günü, içinde 3’ü Fransız kayakçı olmak üzere 6 turistin bulunduğu helikopter, Trabzon’un Çaykara ilçesi Şekersu Yaylası’nda iniş sırasında pervanesinin kırılması sonucu düşmüş, kazadan kayakçılar sağ kurtulmuştu. Haber : Ceyhun BOZKURT YENİÇAĞ. Haber Tarihi : 17.04.2007

Faili Meçhul

Bu satırları okuduğunuz sıralarda bütün partiler 'Milletvekili Aday Listelerini' Yüksek Seçim Kurulu'na vermiş olacak. Bütün medya ve kamuyu listelerin ortaya koyduğu tabloyu heyecanla yorumluyor olacaklar. Fakat doğrusunu isterseniz, benim pek ilgimi çekmiyor. 8 Nisan 2011 Cuma günü TRTHaber kanalında faili meçhul adlı program yayınlandı. Ben de bu vesile ile bu gün sizlerle ta 2004 yılına kadar geri gidip Türkiye'nin üzerinde dolaşan garip bir ölüm meleğinden ve onun kurbanlarını seçerken kullandığı yöntemden bahsedeceğim. Tarih 14 Temmuz 2004. Çanakkale-Gelibolu yolu üzerinde bir "trafik kazası" meydana geliyor. TÜBİTAK'ta görevli üç güvenlik uzmanını taşıyan minibüs, ışıklarını yakmadan giden saman yüklü bir traktöre çarpıyor. Ardından karşı şeritten gelen bir Mercedesle çarpışıyor. TÜBİTAK'ta güvenlik projelerinde çalışan, Ulusal Kriptoloji Araştırmaları çerçevesinde geliştirilen bir askeri cihazın Çanakkale'de yapılan denemesinden dönen, Ercan Kuruoğlu ve Mustafa Aktekin olay yerinde, Yüzbaşı Yücel Kenter ise kaldırıldığı hastanede hayatlarını kaybediyor. Kuruoğlu ve Aktekin ulusal güvenlikle ilgili projelerde görev alan iki uzmandı. Yüzbaşı Ertekin ise, TÜBİTAK ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın yürüttüğü bir projede görevliydi. 7 Ağustos 2006. Ankara'da, Pursaklar-Ayancık yolu üzerinde otomobilinin içinde boğazı ve bileği kesilmiş bir ceset bulundu. ODTÜ mezunu ve ASELSAN'da güvenlik projeleri üzerinde çalışan otuz yaşındaki Hüseyin Başbilen'in boğazında yirmi santimetre, bileğinde ise sekiz santimetre kesik vardı. Bir "veda" mektubu bıraktığı ve intihar ettiği söylendi. 17 Ocak 2007. Yine ODTÜ mezunu ve ASELSAN'da bir süre çalıştıktan sonra Miteks adlı güvenlik firmasında çalışmaya başlayan otuz yaşındaki Ünsem Ünal'ın cesedi Eymür Gölü kenarında bulundu. Kafasına sıkılan tek kurşunla ölmüştü. Bu olay da "intihar" olarak kayıtlara geçti. Ve nihayet 30 Kasım 2007 Özel bir uçağın ISPARTA' semalarında uçarken düşmesi sonucu ölen bilim adamları grubunda yer alan 27 yaşındaki başarılı parça fiziği uzmanı Yrd.Doç.Dr.Bilge Demirköz, tatilini geçirdiği Kartalkaya'da şüpheli bir kazada ölümle burun buruna geldi. Genç kadın fizikçi, kayak pistinde kasklı bir kayakçının çarpması sonucu ağır yaralandı. Göğüs bölümüne aldığı ağır darbeyle yere düşen Yrd.Doç.Dr. Demirköz'ün vücudunda kırıklar oluştu, solunum borusu hasar gördü. Tanınmış fizikçiye çarpan meçhul kasklı kayakçı ortadan kayboldu. Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü'nün (CERN) en başarılı bilim adamları arasında gösterilen Yrd.Doç.Dr. Bilge Demirköz, üzerinde çalıştığı Atlas Projesi'yle İsviçre'de adından söz ettirmişti. Geçen günlerde Isparta'daki uçak kazasında hayatını kaybeden Prof.Dr. Engin Arık'tan 'hocam' diye bahseden Yrd.Doç.Dr. Demirköz, CERN'e girmesine ve Atlas Projesi'nde yer almasına Prof. Dr. Engin Arık'ın ön ayak olduğunu belirterek, uçak kazasını Türkiye için büyük bir kayıp olarak nitelemişti. Günümüzde herhangi bir kişi google'a girip intiharlardan ve trafik kazalarından bir demet seçip arada ilginç bağlantılar kurarak sır dolu mükemmel bir Komplo teorısı hazırlayabilir. Ama söz konusu olan bir Ülkenin bekası ve en hassas savunma silahları olduğunda en uçuk komplo teorilerinin bile ciddiye alınıp sonuna kadar kovuşturulması gerekir. Ama bütün bu olayların dosyaları kapatıldı. Ergenekon savcılarından Fikret Seçen tarafından hazırlanan "Askeri casusluk ve şantaj" soruşturmasına ilişkin iddianame onaylandı. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce onaylanan 250 sayfalık iddianamede, 'Askeri casusluk ve şantaj' soruşturmasının emniyete gelen bir fuhuş ihbarı sonucu ortaya çıktığı belirtildi. Bu iddianamede yer alan birtakım veriler garip bir şekilde ASELSAN TÜBİTAK HAVELSAN SAGEM gibi Türkiyenin silah sanayiinin en gizli çalışmalarının yapıldığı bu kuruluşlarındaki casusuluk faaliyetlerine yer vermektedir. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce onaylanan "Askeri casusluk ve şantaj" iddianamesinde, TÜBİTAK'ta görev yapan tutuklu sanık Yücel Cipli'nin, kurumunda hazırlanan gizli projeleri örgüte sızdırdığının tespit edildiği belirtildi. Cipli'nin örgüt ile temasının tutuklu sanık teğmen Emrah Küçükakça aracılığıyla sağladığının belirtildiği iddianamede, "Yücel Cipli liderliğinde farklı bir hücre yapılanması olduğu ve bu hücre yapılanması içerisinde TÜBİTAK'ta görevli Aysam Akses, Cüneyt Hakan Bağcıoğlu ve Merdan Metin isimli şahıslar bulunduğu, bu şahısların TÜBİTAK'ta hazırlanan bir kısım gizli projeleri Yücel Çipli'ye teslim ettikleri, Yücel Cipli'nin de bu verileri örgütün amaçları doğrultusunda kullanılmak üzere örgütün üst kademesine göndermek için Emrah Küçükakça'ya verdiği anlaşılmıştır." denilmektedir. Bunu üzerine Fikret Seçen kapatılmış olan bu faili meçhullerin dosyalarını ilgili savcılıklardan istetmiş ve yeniden ele geçirilen son deliller ışığında değerlendirmiştir. İlk elde varılan izlenim gerekli delilerin yeterince toparlanmadığı, cep telefonu görüşmelerinin istenmediği, adli tıp raporlarının gerçeği tam yansıtmadığı yönündedir. Görünen odur ki bu dosyalar casusuluk iddianemesi çerçevesinde yeniden ele alınacaktır. Türkiyenin bekasını ilgilendiren bu konunun tam bir ciddiyetle ele alınıp gerçeklerin aydınlatılması bence seçimlerden daha önemli bir konudur. Hoşça kalınız, sevgisiz ve ümitsiz kalmayınız.

3 Stratejik Kaza ve Derin Sırlar

3 Stratejik Kaza ve Derin Sırlar Türkiye'nin geleceğini değiştirecek çok önemli projelerde görev alan bilim adamlarını, zincirleme ve her biri diğerinden şüpheli olaylarda kaybettik. İşte liste. Türkiye'nin geleceğini değiştirecek çok önemli projelerde görev alan bilim adamlarını, peş peşe gelen her biri diğerinden şüpheli olaylarda kaybettik 1-TARİH: 14 Temmuz 2004 YER: Çanakkale-Gelibolu OLAY: TUBİTAK'ta görevli 3 bilim adamı, traktörle çarpışan mibibüste can verdi. MİNİBÜS, karanlıkta ışıklarını yakmadan giden saman yüklü traktöre arkadan çarptıktan sonra, savruldu ve karşı şeritte son sürat gelen bir mercedes ile çarpıştı. Hurdaya dönen araçtan Ercan Kuruoğlu (31), Mustafa Aktekin (54) ve Yücel Kenter'in (32) parçalanmış cesedi çıkarıldı. KRİPTO CİHAZINI DENEDİLER TUBİTAK'ta 'güvenlik konusunda stratejik araştırma' yapan bu üç isim, Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü'nde geliştirilen bir askeri cihazın, Çanakkale'de yapılan denemesinden dönüyordu. Cihaz, gizli bilgilerin güvenli şekilde korunması için geliştirilmişti. 2-TARİH: 2006 - 2007 YER: Ankara OLAY: ASELSAN'da görevli 3 genç mühendis esrarengiz şekilde canlarına kıydı. MAKİNA Mühendisi Hüseyin Başbilen (30), 7 Ağustos 2006'da Pursaklar yolunda aracının içinde bileği ve boğazı kesilmiş, Elektrik Mühendisi Ünsem Ünal (30), 17 Ocak 2007'de Eymür Gölü kıyısında başından vurulmuş halde ölü bulundu. DOST-DÜŞMAN AYRILACAKTI ELEKTRİK Mühendisi Evrim Yançeken (26), Batıkent'teki oturduğu binanın 6. katından atladı. ASELSAN'da, savaş uçaklarının dost-düşman ayrımını yapan sisteminin millileştirilmesi üzerinde çalışan 3 mühendisin ölümü kayda intihar olarak geçti. 3-TARİH: 30 Kasım 2007 YER: Isparta-Keçiborlu OLAY: Boğaziçi ve Doğuş üniversitelerinden 6 bilim adamı, düşen uçakta öldü. ATLASJET'in Türbetepe'ye kuyruğunu çarparak parçalanan uçağındaki 57 kişi arasındaki Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Engin Arık, Doğuş Üniversitesi'nden Prof. Şenel Boyda ve Doç. İskender Hikmet ile 3 genç asistanları dikkat çekiciydi. PETROLE ALTERNATİF ENERJİ HEPSİ fizikçiydi, Prof. Arık, nükleer enerjinin temelini oluşturan parçacık fiziği konusunda dünya çapında bir isimdi. Ve en önemlisi Türkiye'de bol bulunan toryumu, petrole alternatif enerji kayanağı olarak gösteriyordu.baktabul 3 olay 3 sır! Isparta uçağına binen bilimadamlarının ölümü akıllara Aselsan'daki 3 mühendisin sır intiharlarını ve TÜBİTAK'ta stratejik çalışmalar yapan kişilerin ölümlü kazasını getirdi ISPARTA'da düşen Atlasjet uçağıyla ilgili ilk resmi raporda hemen her şeyin normal çıkması, farklı senaryoları yeniden kamuoyu gündemine taşıdı. 57 kişinin hayatını kaybettiği kazayla ilgili tek sorunun 'rotadan sapma' olduğu belirtildi. İçinde çok önemli projelerde görev yapan bilim adamlarının bulunduğu uçağın sır dolu düşüşü, akla daha önce yine stratejik projelerde çalışan mühendis ve uzmanların ölümünü hatırlattı. Her biri önemli projelerde görev yapan Aselsan ve TÜBİTAK'taki bilim insanları da kayıtlarda 'kaza' ve 'intihar' olarak yer alan çeşitli olaylarla aramızdan ayrılmış; ardında cevapsız sorular kalmıştı. Aynı sorular, uçak kazasıyla ilgili ilk resmi raporun ardından bugün yine soruluyor: STRATEJİK ÇALIŞMALAR İlk olay 14 Temmuz 2004'te yaşandı. Gelibolu yakınlarında yaşanan bir kazada, Yücel Kenter (32) ve Ercan Kuruoğlu (31) hayatını kaybetti. Ağır yaralı Mustafa Aktekin (54) ise hastanede yaşamını yitirdi. Görünürde, hemen her gün görülen trafik kazalarından biri olarak olay kayıtlara geçti. Ancak, hayatını kaybedenlerin kimlikleri ortaya çıktığında binbir türlü senaryolar tartışıldı. Zira ölenlerden, Devlet eski Bakanı Ramazan Mirzaoğlu'nun damadı Ercan Kuruoğlu ile Mustafa Aktekin, 'ulusal güvenlikle ilgili stratejik çalışmalar yapan' iki isimdi. Yüzbaşı Kenter de, TÜBİTAK'ın, Kara Kuvvetleri ile ortak yürüttüğü bir projede görevliydi. Üç isim, TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü'nde geliştirilen askeri bir cihazı denemek için Çanakkale'ye gitmişler ve dönüyorlardı. Cihaz, gizlilik dereceli bilgilerin korunması konusunda üretilmişti. İNTİHARLAR ZİNCİRİ ASELSAN'da da 3 sır intihar yaşandı. İlki 7 Ağustos 2006 günü meydana geldi. ODTÜ mezunu Makina Mühendisi Hüseyin Başbilen (30), Pursaklar yolunda otomobilinde bileği ve boğazı kesilmiş halde ölü bulundu. Başbilen'in 'Elveda' başlıklı mektup bırakarak intihar ettiği öne sürüldü. İkinci isim, yine ODTÜ mezunu olan ve ASELSAN'da bir süre çalıştıktan sonra görevinden ayrılan ve Miteks adlı savunma şirketinde görev yapan Elektrik Mühendisi Ünsem Ünal'dı (30). 17 Ocak 2007 günü Ünal, Eymür Gölü kenarında ölü bulundu. Kafasından tek kurşun almıştı. Olay, intihar olarak kayıtlara geçti. Üçüncü olay ise, 26 Ocak 2007 günü Batıkent'te oturduğu binanın 6. katından atladığı belirtilen yine ODTÜ mezunu Elektrik Mühendisi Evrim Yançeken'di (26). ASELSAN'da görev yapan Yançeken'in psikolojik sorunları olduğu ve intihar mektubu yazdığı belirtildi. Ve son olay... 30 Kasım günü Atlasjet'in uçağı düştü. Uçakta ölen bilim adamları, yine farklı senaryoları gündeme getirdi. Bir yanda incelemeler sonucu ortaya çıkan resmi belgeler, diğer yanda bitmek bilmeyen iddialar. Kamuoyu, olaylar hakkında inceleme ve davaların sonucunu bekliyor. aktif haber

28 Haziran 2019 Cuma

Şanışer - En iyi nakaratlar

Şanışer - En iyi nakaratlar

Şanışer Live Sessions #10 Geçemiyorum Serden/Dünyanın Suçu

Şanışer - Yanıma Gelmesinler (Official Music Video)

Şanışer - Yanıma Gelmesinler (Official Music Video)

Şanışer - Kaç Kere Öldün? (Offical Music Video)

Şanışer - Kaç Kere Öldün? (Offical Music Video)

Şanışer - Dünyadan Alacaklarım Var (Official Lyric Video)

Şanışer - Adaletin Yok (Official Lyric Video)

Şanışer - Gel (Official Video)

Şanışer - Yazamam Ecele (Official Video)

Şanışer feat. Sokrat St - Yalan (Official Video)

Sokrat St feat. Şanışer - Proletarya (Official Video)

17 Ekim 2017 Salı

TRT Haber Faili Meçhul (ASELSAN&TUBiTAK&ODTÜ Şüpheli Ölümler) 


TRT Haber, Aselsan ve Tübitak’ta önemli projelerde çalışırken peş peşe şüpheli bir şekilde ölen mühendislerin dosyalarını açıyor.Aselsan’da millî tank projesi gibi güvenlik projeleri üzerinde çalışan ODTÜ mezunu 30 yaşındaki mühendis Hüseyin Başbilen, 7 Ağustos 2006’da Ankara Pursaklar’da otomobilinin içinde bileği ve boğazı kesilmiş halde ölü bulundu. Yine ODTÜ mezunu olan ve Aselsan’da deşifre mühendisi olarak çalışan 29 yaşındaki Halim Ünal, 17 Ocak 2007 günü düğününe üç gün kala Ankara Gölbaşı’da Eymür Gölü yakınında kafasına tek kurşun sıkılmış olarak ölü bulundu.İki arkadaşı gibi ODTÜ mezunu olan ve Aselsan’da deşifre mühendisi olarak görev yapan 26 yaşındaki Evrim Yançeken, 26 Ocak 2007 günü sabah 06.00’da Ankara Bilkent’te yedinci kattaki evinin arka bahçesinde ölü bulundu. 7 Ekim 2007 günü, bu sefer mühendis Burhanettin Volkan; askerlik görevini yaptığı Ankara Bando Okullar Komutanlığındaki nöbetçi subay odasında silahla vurulmuş olarak ölü bulundu. Bilkent Üniversitesi Elektrik elektronik bölümünü bitirdikten sonra 1997′de yılında Türkiye Bilimsel Araştırmalar Teknik Kurumu TÜBİTAK’ın Ulusal Elektronik Kriptoloji, yani şifreleme Araştırmaları Enstitüsü’ne giren Ercan Kuruoğlu, TÜBİTAK görevlisi Yüzbaşı Yücel Kenter ile birlikte 15 Temmuz 2004 gecesi önemli bir cihazı Gelibolu’daki askeri birime teslim ettikten sonra dönüş yolunda trafik kazasında hayatlarını kaybettiler. Aynı dönemde; 30 Kasım 2007 günü, özel bir uçağın düşmesi sonucunda hayatını kaybeden isimlere bakıldığında herkes dikkat kesildi. Boğaziçi Üniversitesinden Prof. Engin Arık, Araştırma Görevlisi Özgen Berkol Doğan, Yüksek Lisans öğrencisi Engin Abat, Doğuş Üniversitesinden Prof. Şenel Fatma Boydağ, Doç. İskender Hikmet ve Araştırma Görevlisi Mustafa Fidan uçağın düşmesiyle hayatlarını kaybettiler. İntihar denilen olaylar gerçekten intihar, kaza denilen olaylar gerçekten kaza mıydı? Aynı dönemde uçağın düşmesiyle altı bilim adamının daha ölmesi bir rastlantı mıydı? Mühendislerin kaybolan çanta ve bilgisayarlarında neler vardı?Aselsan’da millî tank projesi gibi güvenlik projeleri üzerinde çalışan ODTÜ mezunu 30 yaşındaki mühendis Hüseyin Başbilen, 7 Ağustos 2006’da Ankara Pursaklar’da otomobilinin içinde bileği ve boğazı kesilmiş halde ölü bulundu. Yine ODTÜ mezunu olan ve Aselsan’da deşifre mühendisi olarak çalışan 29 yaşındaki Halim Ünal, 17 Ocak 2007 günü düğününe üç gün kala Ankara Gölbaşı’da Eymür Gölü yakınında kafasına tek kurşun sıkılmış olarak ölü bulundu.İki arkadaşı gibi ODTÜ mezunu olan ve Aselsan’da deşifre mühendisi olarak görev yapan 26 yaşındaki Evrim Yançeken, 26 Ocak 2007 günü sabah 06.00’da Ankara Bilkent’te yedinci kattaki evinin arka bahçesinde ölü bulundu. 7 Ekim 2007 günü, bu sefer mühendis Burhanettin Volkan; askerlik görevini yaptığı Ankara Bando Okullar Komutanlığındaki nöbetçi subay odasında silahla vurulmuş olarak ölü bulundu. Bilkent Üniversitesi Elektrik elektronik bölümünü bitirdikten sonra 1997′de yılında Türkiye Bilimsel Araştırmalar Teknik Kurumu TÜBİTAK’ın Ulusal Elektronik Kriptoloji, yani şifreleme Araştırmaları Enstitüsü’ne giren Ercan Kuruoğlu, TÜBİTAK görevlisi Yüzbaşı Yücel Kenter ile birlikte 15 Temmuz 2004 gecesi önemli bir cihazı Gelibolu’daki askeri birime teslim ettikten sonra dönüş yolunda trafik kazasında hayatlarını kaybettiler. Aynı dönemde; 30 Kasım 2007 günü, özel bir uçağın düşmesi sonucunda hayatını kaybeden isimlere bakıldığında herkes dikkat kesildi. Boğaziçi Üniversitesinden Prof. Engin Arık, Araştırma Görevlisi Özgen Berkol Doğan, Yüksek Lisans öğrencisi Engin Abat, Doğuş Üniversitesinden Prof. Şenel Fatma Boydağ, Doç. İskender Hikmet ve Araştırma Görevlisi Mustafa Fidan uçağın düşmesiyle hayatlarını kaybettiler. İntihar denilen olaylar gerçekten intihar, kaza denilen olaylar gerçekten kaza mıydı? Aynı dönemde uçağın düşmesiyle altı bilim adamının daha ölmesi bir rastlantı mıydı? Mühendislerin kaybolan çanta ve bilgisayarlarında neler vardı?

18 Nisan 2011 Pazartesi

Kazada hayatini kaybeden herkese Allah’tan rahmet, ailelerine ve sevdiklerine başsağlığı diliyorum…

Profesör Doktor Şenel Boydağ(ortada), Doç.Dr. İskender Hikmet (sağ başta), Araştırma Görevlisi Mustafa Fidan (sol başta)
Uçaktaki nükleer fizikçiler ÇOK ÖNEMLİ bir projede çalışıyordu. Bu durum senaryo yarattı.
Isparta’da düşen uçağın yolcuları arasında çok önemli 6 isim vardı. Bu kişiler Türkiye’nin yetiştirdiği değerli bilim adamlarıydı.
Nükleer fizikçiler, Isparta’da yapılan kongreye gidiyorlardı. Nükleer Fizik Kongresi, gelen acı haber ile ertelendi. Uçak kazasında yaşamını yitiren 6 nükleer fizikçiden 3′ü Boğaziçi Üniversitesi’nde, 3′ü ise Doğuş Üniversitesi’nde görev yapıyordu. Yaşamını yitiren 6 fizikçiden 2′si alanlarında uzman olan profesörlerdi.
Kazada yaşamını yitiren fizikçilerin isimleri;
Boğaziçi Üniversitesi: Profesör Doktor Engin Arık
  Arş.Görv. Özgen Beroldoğan
  Yük. Lisans. Öğrencisi Engin Abat

Doğuş Üniversitesi : Profesör Doktor Şenel Boydağ,
  Doç.Dr. İskender Hikmet
  Arş.Görv. Mustafa Fidan

ÖNEMLİ BİR PROJEDE ÇALIŞIYORLARDI
İstanbul-Isparta seferini yaparken iniş sırasında düşen Atlasjet uçağında hayatını kaybeden 6 bilim adamının 2 yıl önce başlatılan ve DPT tarafından desteklenen ”Türk Hızlandırıcı Merkezi Teknik Tasarımı Ve Test Laboratuvarları” projesinde görevli oldukları bildirildi…
Projede, Ankara, Gazi, Boğaziçi, İstanbul, Uludağ, Erciyes, Niğde, Dumlupınar ve Süleyman Demirel Üniversitelerinden 25 öğretim üyesi ile toplam 75 araştırmacı yer alıyor. Projede, malzeme bilimi, biyoteknoloji ve tıp gibi alanlarda yeni teknolojilerin kullanıldığı bir Ar-Ge alt yapısı oluşturmak amaçlanıyor. Geçen yıl başlatılan ve 2010 yılında tamamlanması öngörülen projede, Ulusal Hızlandırıcı Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Enstitüsünün de kurulması hedefleniyor.
PROF. DR. ENGİN ARIK, CERN’DE GÖZLEMCİYDİ
İstanbul’da, 14 Ekim 1948′de doğan Prof. Dr. Arık, İstanbul Üniversitesi
Fizik-Matematik Bölümünden 1969 yılında mezun olduktan sonra Pittsburgh Üniversitesinde fizik alanında master ve doktora yaptı.
Londra Üniversitesinde 1976-1979 yılları arasında araştırma görevlisi olarak çalışan Arık, 1979 yılında Boğaziçi Üniversitesi Fizik bölümüne geçti. Arık, 1983 yılında Boğaziçi Üniversitesinden ayrılarak 2 yıl Control Data Firmasında uzman olarak çalıştı.
Viyana Üniversitesinde 1997-2000 yılları arasında görev alan Arık, 1985 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümünde Öğretim Üyesi olarak görev yapıyordu.
Engin Arık, ”Deneysel Yüksek Enerji Fiziği” alanında yaptığı çalışmalarla 1981 yılında doçent, 1988 yılında profesör oldu.
Prof. Dr. Engin Arık, İsviçre’nin Cenevre kenti yakınlarında kurulu nükleer araştırma

Prof. Dr. Engin Arık, İsviçre’nin Cenevre kenti yakınlarında kurulu nükleer araştırma merkezi ”European Organization for Nuclear Research (CERN)”deki ”Atlas Deneyi”nde çalışıyordu. CERN’de yürütülen ”Atlas” deneyine, Ankara ve Boğaziçi üniversiteleri ”gözlemci” statüsünde katılıyor.

Esrarengiz ölüme otopsi


NASIL ÖLDÜLER?
ODTÜ mezunu Makina Mühendisi Hüseyin Başbilen:
Geçtiğimiz yıl 7 Ağustos günü Pursaklar Ayancık yolu üzerinde otomobilinde bileği ve boğazı kesilmiş halde ölü bulunmuştu. Başbilen'in bileği ve boğazındaki kesikler ile 'elveda' başlıklı mektubu, ölümün intihar şeklinde gerçekleştiği yönünde olmuştu. Ancak ailesi ASELSAN'da önemli projeler üzerinde çalışan Başbilen'in intihar ettiğini düşünmüyordu.
ODTÜ mezunu Elektrik Mühendisi Halim Ünsem Ünal:
ASELSAN'da bir süre çalıştıktan sonra 2000 yılında görevinden ayrılan mühendis Ünal, 17 Ocak 2007 tarihinde, Eymür Gölü kenarında ölü bulundu. Kafasından aldığı tek kurşunla öldüğü belirlenen Ünal'ın intihar ettiği yönünde rapor verildi.
ODTÜ mezunu Elektrik Mühendisi Evrim Yançeken:
26 Ocak 2007'de Batıkent'teki oturduğu binanın 6. katından atlayarak intihar ettiği ileri sürülen Evrim Yançeken, olay yerinde hayatını kaybetmişti. ASELSAN'da görev yapan Yançeken'in psikolojik sorunları olduğu ve intihar mektubu yazdığı ifade edilmişti.

Esrarengiz ölüme otopsi

Ercan Kuruoğlu

TÜBİTAK uzmanı Ercan Kuruoğlu, TSK için gizli bir proje yürütüyordu, ekibiyle birlikte Susurlukvari bir kazaya kurban gitti. Eşi isyan ediyor: Araştırın!.. Ercan Kuruoğlu Bilkent Üniversitesi Elektronik Mühendisliği bölümüne ÖSS'de Türkiye derecesi alarak girdi. 1997'de TÜBİTAK'ın Ulusal Elektronik Kriptoloji (Şifreleme)Araştırmaları Enstitüsü'ne girdi. Kuruoğlu, bir başka TÜBİTAK görevlisi ve bir yüzbaşı ile son olarak 15 Temmuz 2004 gecesi önemli bir cihazı Gelibolu'da TSK'ya teslim ettiler. Gebze'ye dönerken Susurluk benzeri bir kazada hayatlarını kaybettiler. Acılı eş Umay Kuruoğlu, eski Bakan Ramazan Mirzaoğlu ve Kuruoğlu'nun babası Niyazi Kuruoğlu, kazayla ve ölümle ilgili birçok şüpheyi gündeme getiriyor. İşte ailenin kazayla ilgili kuşkuları:

Kayınpeder Mirzaoğlu: TÜBİTAK'ın açıklamasına göre Genelkurmay için bir proje veya bir silah ya da cihaz geliştirilmiş. Bu aleti denemek için Gelibolu'ya gitmişler. Dönüş yolunda saman yüklü bir traktöre minibüs çarpıyor. 12 saat sonra oradaydık. Hastanede TÜBİTAK'tan kimseyi bulamadık. Cenaze törenine de sadece Genel Sekreter geldi TÜBİTAK'tan. Telefon bile açmadılar. Basit bir trafik kazası olarak görmüyorum. Bilim adamlarının hepsi ölürken şoförün burnunun bile kanamadan çıkması bende derin bir şüphe uyandırıyor. Yaptıkları görev çok önemli bir görev. Genelkurmay için geliştirdikleri bir aleti götürüyorlar. Böyledir demiyorum ama belki şoförle olayın bir bağlantısı var, araştırılsın istiyorum. Bir bilgisayar yani lap top var dediler. Önce ortadan kayboldu. Sonra TÜBİTAK 'Bizde, kırılmış' açıklaması yaptı. Şoför, önce karşıdan gelen Mercedes'i 'Görmedim' diyor. Sonra 'Kaçmaya çalıştım' diyor. TÜBİTAK ısrarla sıradan basit bir kaza açıklaması yaparak olayı örtbas eder gibi davranıyor, haddini aşan açıklamalarda bulunuyor.

Eş Umay Kuruoğlu: TÜBİTAK çok suçlu. Suikast iddialarından sonra 'Bunları kim çıkarıyor, mahkemeye gideceğiz!' diyorlar. Oysa biz merak ediyoruz, bu konu soruşturulmadan ikna olmayacağız. Çünkü şüphelerimiz var. Onlar nasıl kestirip atıyorlar?

Baba Niyazi Kuruoğlu: Normal bir kaza gibi görünüyor. Ama burası Türkiye her şey düşünülebilir. Konunun iyice araştırılmasını sonucun ortaya çıkmasını istiyoruz. İnsan şüphelere kapılıyor. Ben zaten Cumhurbaşkanına, Başbakan ve Meclis başkanına mektup yazdım. Konunun soruşturulmasını istedim. Ama bir şey çıkmadı.

Avukat Uğur Amasya: Garip bir kaza. Mesela o köyde adamın kullandığı traktörün plakasının 34 olması dikkatimi çekiyor. Ondan sonra TÜBİTAK'ın aracında dört kişi var. Üçü ölüyor. Şoförde çizik dahi yok. Kazanın oluş şekli enteresan. Mercedes'in şoförüyle ve resmi aracı kullanan şoför Sezer Soysalla da konuştum. Biri 80'le gidiyorduk, biri 90'la gidiyorduk diyor. Araç bu hızla çarpıyor. Mersedes sürücüsü Kemal Sevim isimli İstanbul'da oturan bir vatandaş. 2 duruşmaya da gelmedi. TÜBİTAK bize yardımcı değil, köstek oluyor. Kendileri araştırmıyor. Araştırmamızı da abes buluyorlar. Başından beri böyle bir garip tutumları var.

İşte kuşkular
* Şoförün burnu bile kanamadan çıkmasına rağmen üç kişinin ölmesi.

* Traktörün 34 plakalı olması...

* Yol müsaitken şoför neden Mersedes'in üzerine sürdü?

* Şoförün ifadesindeki çelişkiler...

* Minibüsteki dizüstü bilgisayarın akıbetiyle ilgili çelişkili açıklamalar...

* Minibüsün plakasının kazadan sonra değiştirilmesi...

* Ekibin gizli ve kritik bir görev yapıyor olması...